Karar Verme Süreçlerinde Maneviyatçılık
Daha önceki yazılarımızda ele aldığımız her
üç kuramda da (Bloch ve
Richmond'un karar verme teorisi, Miller ve Tiedeman'ın yaşam boyu kariyer teorisi ile Hansen'in yaşam planlamada bütüncül yaklaşımı) bireylerin ruhsal gelişimleri ön plana çıkarılmakta ve
danışmanların karar verme süreçlerini incelerken dikkat etmesi gereken noktalar
belirlenmektedir. Bloch ve Richmond çalışmalarını 7 tema üzerine kurarken,
Miller-Tiedeman 7 başlıkta danışmanların dikkat etmesi gereken noktaları bir
araya toplamaktadır. Hansen ise bireylerin yerine getirmesi gereken 6 görevden
bahsetmektedir. Maneviyatçı bakış açısından danışmanlık yapacak bireyler
kariyer karar verme süreçlerinde bu maddeleri göz önünde bulundurmalı ve bu
maddeleri kendilerine rehber edinmeleri yararlı olacaktır.
Teoriler birçok noktadan
birbirleriyle kesişmektedir. Tamamı hayatı bir bütün olarak ele almakta ve
kariyerin hayatımız olduğu konusunda birleşmektedirler. Birbirlerinden küçük
noktalarda ayrıldıklarını belirtebiliriz. Bloch ve Riedeman kariyer karar verme
süreçlerinde oluşan sorunların ve problemlerin 7 tema üzerinden
değerlendirilmesi önerirken, Miller-Tiedeman karar verme sürecinde aktif rolü
danışana veriyor ve danışmanın daha çok cesaretlendirici ve teşvik edici yönünü
ön plana çıkarmasını istemektedir. Bundan dolayı çalışmalarında danışanların
kişisel gerçekliğine vurgu yapıyor. Hansen’in ayrıldığı nokta ise yaşam rolleri
üzerinde sosyal bağlantıların etkisine daha fazla önem vermesidir. Yaşam
rollerinde oluşan değişimlerin kültürel, cinsiyet gibi öğelerler bağlantılı
olduğu ve yaşam rollerindeki değişimlerin kariyer karar verme süreçlerini de
doğrudan etkilediğini dile getirmektedir. Yani aslında her çalışmadı hayatı ve
bireyleri bir bütün olarak ele almakta ve yaklaşımlarını farklı noktalarda
derinleştirmektedirler.
Burada kullanılan ifade ve
değerlendirmelerinde birbirine yakın hatta çoğu zaman aynı olduğunu da
belirtmek gerekmektedir. 3 teoride de yaşam rolleri, değişimler, denge konuları
ele alınmaktadır. Ayrıca danışmana verilen görevlerde birbiriyle uyum
içerisindedir. 3 teoride de danışmanın özellikle teşvik edici, rehberlik,
destekleyici, umudunu artıcı, yönlendirici becerilerini aktif olarak kullanması
istenmekte ve beklenmektedir.
Maneviyatçı yaklaşım açısı konusunda
çok fazla çalışma yapılmamış olması ve uygulamada birikim ve tecrübe
gerektiriyor olmasından dolayı pek çok danışmanlık sürecinde tercih
edilmemiştir. Ancak son yıllarda üzerinde yapılan çalışmaların artmasıyla
birlikte kullanımı da yaygınlaşmaktadır. Kullanımında 3 teori de birbirleriyle
beraber kullanılmaya hazır ve açık teorilerdir.
Maneviyatçı teorilerin artı ve
eksilerini incelediğimizde üç farklı başlıkta konuyu ele almanın doğru
olacağını düşünmekteyim. Birincisi karar verme süreçlerinde dinin rolü nedir ve
ne olmalıdır? İkincisi ise bizim çalışmamızda incelediğimiz ve dinlerden ziyade
psikolojik süreçler ve bireylerle ilgilenen noktada maneviyatçılık süreçlerinin
karar vermeye etkisi nedir? Bu görüşlerin pozitif ve negatif nelerdir ve
kullanılmasında ne tür avantaj ve dezavantajlar ortaya çıkar?
İlk başlığımız olan “Karar verme
süreçlerinde dinin rolü nedir ve ne olmalıdır?” sorusunda yazımızda üst kısımda
belirttiğimiz üzere dini kurallar bazı sınırlılıklar getirebilmektedir. Bu
durum sağlıklı bir karar verme sürecinde bireyin kendi düşüncelerine ket
vurabilir. Örneğin insanlara yardım etmek isteyen bir birey öğretmenlik
mesleğini tercih etmek isteyebilir. Ailesi veya bağlı olduğu topluluklar (dini
görüşleri doğrultusunda) ise bireyin daha farklı bir mesleği seçmesinin kendisi
için daha doğru olacağını söyleyebilir ve bu yönde bireye baskı uygulayabilir.
Bu durum karar verme süreçlerinde bireyi direkt etkileyecektir. Ayrıca
danışmanın kendi dini görüşlerinden dolayı da danışanları yönlendirmesi söz
konusu olabilir. Burada da özellikle çocuk ve genç danışanlar bilerek veya
bilmeyerek yanlış veya farklı şekilde yönlendirilebilirler. Bu durumda yine
bireylerin karar vermesini etkileyen en önemli noktalardan biri olacaktır.
Çünkü rehber görevi gören kişilerin görüşleri (okullarda öğretmenlerin
pozisyonları ve öğrencilerin öğretmenlere karşı bakış açıları düşünüldüğünde
olay daha iyi anlaşılacaktır) karar verme süreçlerinde daha büyük çelişkilere yol
açabilir(bu durum dini gruplar tarafından kurulan okul ve/veya topluluklarla ülkemizde
günümüzde de görülebilmektedir.). Ancak dini görüşe veya topluluğa karşı oluşan
bağlılık bireylerin karar verme süreçlerine olumlu olarak ta
yansıyabilmektedir. Nitekim yazımızın ilk kısmında bildirdiğimiz bazı
çalışmalarda da (Robert, Young & Kelly, 2006) bu sonuca ulaşılmıştır. Bu
durumun nedenleri düşünüldüğünde işe bireylerin seçimleri konusunda aldığı
referans noktalarının az olması, kendilerini bir amaca adamış olmaları veya
seçeneklerinin çok fazla olmaması veya tüm seçeneklerin farkında olmamaları
gösterilebilir.
“Bireylerin psikolojik iyi oluş ve zihinsel
gelişim noktasından maneviyatçılık süreçlerinin karar vermeye etkisi nedir?”
sorusunu incelediğimizde yukarıda ayrıntılarına değindiğimiz kuramlar biz
danışmanlar için bir yol gösterici olmaktadır. Bireylerin karar verme
süreçlerinde etkili olan noktalar 3 kuramda da farklı isimlerle ele alınmış
olsa da (Bloch ve Richmond’ın 7 teması, Miller Tiedaman’ın sunduğu öneriler ve
Hansen’in 6 görevi) hepsinde ortak nokta bireylere yol gösterimde kullanılacak
başlıklar olmasıdır. Danışmanlar bu başlıklar üzerinden çizecekleri bir yol
haritası ile danışmanlık süreçlerinde yarı yapılandırılmış bir süreç
belirleyebilir ve bu süreci takip edebilirler. Bu durum süreci hızlandıracak ve
amaçların net olarak belirlenmesini de sağlayacaktır. Bu durum bireylerin
psikolojik iyi oluş halini de olumlu etkileyecektir. Psikolojik olarak iyi
durumda olacak bireylerinde karar verme süreçlerinde daha etkili ve sağlıklı
karar vereceği alan çalışmalarında da görülmektedir (Janis ve Mann, 1977; Kuzgun,
2006).
Son olarak ta maneviyatçı görüşün
kullanımında pozitif ve negatif yönleri inceleyelim. Maneviyatçı görüş için
negatif yönler; son yıllarda literatürde yer alan ve alan çalışmaların son
yıllar içerisinde yapılmış ve yapılmaya devam ediyor olması temkinli
yaklaşılmasına neden olmaktadır. Kullanımı konusunda danışmanın belli eğitim
süreçlerinden geçmesi gerektiği de unutulmamalıdır. Yani alanda yeni mezunların
kullanması etkisinin az olmasına neden olabilir. Ayrıca izlenilecek yöntemde danışmanlık
süreci boyunca danışmanların başlıkları derinlemesine irdelemesinde tecrübenin
de önemli olduğunu gözden kaçırmamak gerekiyor. Bu yüzden karar verme
süreçlerinde maneviyatçı yaklaşım kullanacak danışmanların mesleki tecrübeleri
de özellikle değerlendirme konusunda önemli bir yer tutacaktır. Pozitif yönleri
ise danışanın ön planda tutulduğu bir süreç ve uygulanacak yöntem sayesinde
danışana karar verme süreçlerinde neler yapması gerektiği öğretilebilecek bir
süreç. Örneğin Bloch ve Richmond’un 7 temasını öğrenen bir danışanda bu yöntemi
uygulayarak ilerleyen zamanlarda karar verme süreçlerinde rahatlık yaşayabilir.
Ayrıca her üç kuramda da bireyin sadece bir olaya karşı olan davranış veya
karar süreçlerini değil de tüm hayatlarındaki psikolojik iyi oluş halini de
etkileyecek şekilde tasarlanmış. Yani aslında bireyin karar verme sürecine
yardım edilirken aynı zamanda psikolojik yardım hizmeti de alması
sağlanmaktadır. Bu yönüyle özellikle eğitim kurumları ve özel danışmanlık
merkezlerinde rahatlıkla kullanılabilir bir yöntemdir. Danışmanlık süreci
farklı nedenlerle yarıda kesilse bile kesinti olana kadar bireyin psikolojik
iyi oluşuna artı bir değer eklenebilir.
Yorumlar
Yorum Gönder