2016 Yılına Girerken Eğitimde Yeni Trendler
Eğitim dünyası da diğer birçok
sektör ve yapı gibi sürekli kendini yenilemekte ve geliştirmektedir. Yeni yıla
girdiğimiz şu günlerde eğitimde de değişim ve gelişimlerin giderek hızlanan bir
ivme ile gerçekleştiğine tanıklık etmekteyiz. Özellikle eğitim kurumlarının bu
konuda giderek daha bilinçli davrandıklarını ve değişen şartlara ayak uydurmaya
çalıştıklarını söyleyebiliriz. Peki bu yılın ve gelecek yılların eğitimde yeni
trendleri ve yönelimleri hangi yönde olacaktır? Bu soruya doğru cevap
verebilmek için öncelikle eğitimdeki değişim ve gelişmeleri etkileyen yapıları
genel hatlarıyla incelemeli, sonrasında ise şu anda yürütülen ve yürütülmeye
çalışılan projeleri gözden geçirmemiz gerekmektedir.
Eğitimdeki
Yönelimleri Belirleyen Başlıca Etmenler
Bu başlık altında pek çok madde
sayılabilir. Bu maddelerin ortak özelliği ise eğitimle beraber diğer toplumsal
yapılardaki değişim ve gelişimlerin ana sebepleri olmalarıdır. Özellikle son
yıllarda artan kültürel ve toplumsal etkileşimler bu maddelerin ne kadar önemli
etkilere sahip olduğunu bizlere göstermektedir.
Globalleşme: Dünyada ve ülkemizde hızla artan globalleşme ve yaygınlaşma
çalışmaları birçok alanda olduğu gibi eğitim alanında da gelişimin ve değişimin
öncülüğünü yapmaktadır. Ülkemizde doksanlı yıllarda ortaya çıkan ve hızla
gelişen globalleşme ve küresel bir güç olma çabaları günümüzde pek çok eğitim
kurumunca da görülmektedir. Bunun sonucu olarak dünyanın farklı yerlerinde
uygulanan ve eğitim sorunlarına ciddi çözümler getirdiği düşünülen uygulamaları
ve eğitimleri ülkemizdeki eğitim kurumlarında da görmeye başladık. Özellikle
gelişmiş ülkeler olarak zikredilen ülkelerden ortaya çıkan ve sorunların
çözümünde hızlı yol kat edilmesini sağlayan uygulamalarının sıkça Türkçeye
çevrildiğini ve genellikle özel eğitim kurumlarında uygulanmaya başlandığını
görmekteyiz. Bunun en canlı örneklerini danışmanlık hizmetlerinde kullanılan
yöntemlerde görmekteyiz. Ortaya koyulması ve uygulamalar çok eski bir tarihe
dayanmayan yöntemler (Çözüm odaklı danışmanlık vb) ve uygulamalar hızla
yayılmakta ve birçoğunun ülkemizde de başarılı olduğunu görmekteyiz.
Bölgeselleşme: Eğitim sektörü ve diğer sektörler de gözlemlediğimiz diğer
bir etken ise bölgeselleşmedir. Birçok firma kendisi için belirlediği hedef
bölge veya bölgelerde kendi alanının en iyisi olmaya çalışmakta ve
yatırımlarını bu noktaya yoğunlaştırmaktadır. Bu doğrultuda belirlenen bölgeye
yönelik sadece belirlenen alanlarda eğitim veren kurumlar veya danışmanlık
firmaları oluşmaktadır.
Yabancı dil eğitimleri: Özellikle eğitim sektörünün geleceğini belirleyen en önemli
etkenlerden birisi de yabancı dil faktörüdür. Globalleşen ve küreselleşen
dünyada özellikle İngilizce, İspanyolca gibi birçok toplumun öğrendiği diller
veya bölgesel olarak konuşulması muhtemel diller eğitim kurumlarının
politikasını etkilemektedir. Hatta bazı durumlarda dil faktörü eğitim
kurumlarının politikasını oluşturabilmektedir. Ülkemizi ele alacak olursak son
10 yıl içinde kurulan eğitim kurumlarının kendilerini ön plana çıkarmak
açısında eğitim dillerini yabancı bir dil olarak seçmeleri, ana dil eğitimi
kadar en az bir yabancı dil eğitimi verdikleri veya bünyelerdi seçmeli olarak
Rusçadan Fransızcaya, İngilizceden Çince ’ye kadar birçok dilin eğitimlerini
vermeye başladıklarını görmekteyiz.
Yeni teknolojiler: Gelişen ve büyüyen bilişim dünyası başta olmak üzere bir
çok teknoloji alanı da eğitim politikaları ve gelişimlerini doğrudan
etkilemektedir. Son 5 yılda ortaya çıkan ve hızla yaygınlaşan elektronik
uygulamalar, dersler, sertifika programları bunun canlı birer örneğini
oluşturmaktadır. Özellikle danışmanlık sektörü ve iş dünyası bu konularda hızlı
adımlar atmaktadır. Eğitim kurumları da bu doğrultuda alt yapılarını
oluşturmakta ve günümüzde bir çok eğitim kurumu bu uygulamaları hayata geçirmektedir.
Devlet politikaları ve reformlar: Eğitim kurumlarında izlenen politikalar iç etmenlerle
beraber birçok dış etmenden de etkilenmektedir. Bu nokta da en önemli etken
ülkelerin belirledikleri eğitim ve kalkınma politikalarıdır. Özellikle ülkemizde
son yıllarda bu noktadaki en önemli örnek eğitim sistemleri ve dershanelerin
kapatılmasıdır.
Rekabet: Her sektörde
olduğu gibi eğitim sektöründe yer alan firma ve kişiler arası rekabet söz
konusudur. Bu eğitim geleceği için genellikle pozitif sonuçlar doğurmaktadır.
Artan rekabet ortamı hem verilen eğitimin, hem de eğitim sektöründe yer alan
kişi ve kurumların kalitesini artırmaktadır. Bazen rekabetin istenmeyen
sonuçlarının oluştuğunu da unutmamak gerekiyor. Özellikle artan rekabet sektör
içinde oluşan çeşitliliği olumsuz etkileyebilmektedir. Üniversite mezunlarının
sayısı ve nitelikleri sonucunda ortaya çıkan rekabet bazı bölümlerde öğrenci
alım sayılarını ciddi anlamda etkileyebilmektedir. Ülkemizde Fen Edebiyat
Fakültesinde bazı bölümler (fizik, felsefe vb…) bu yüzden birçok üniversitede
ya öğrenci alımını durdurmuş durumda ya da çok az sayıda öğrenci almaktadır.
Ekonomik durum: Devlet politikalarıyla beraber eğitim dışı etmenler
arasındaki en önemli paylardan biride ekonomiye aittir. Özellikle eğitim altyapısını
oluşturan birçok tesis, laboratuvar, konservatuar vb. yapılarının oluşturulması
ekonomik durumla doğrudan orantılıdır. Bu durum alınacak eğitim kalitesi ve
niteliğini de doğrudan etkilemektedir. Ayrıca aileler arası ekonomik
farklılıklarda eğitim alan bireyler arası eşitliği bozan en önemli yapılardan
biridir. Düşük gelir düzeyine sahip bir ailenin çocuğu devlet okuluna giderken,
üst gelir düzeyine ait bir ailenin çocuğu ise eğitim ve ortam şartları çok daha
iyi durumda olan bir özel okula gitmektedir.
Sosyo-Kültürel Altyapı: Yaşadığımız toplum ve kültür şartları da eğitim konusunda
doğrudan etkiye sahiptir. Global anlamda bakıldığında gelişmişlik düzeyi
arttıkça genellikle eğitim düzeyinin de arttığını görmekteyiz. Milli gelir
oranı yüksek olan İsviçre, Norveç, Finlandiya gibi ülkelerin eğitim şartları ve
kalitelerinin milli gelir oranı düşük olan Papua Yeni Gine, Nepal gibi
ülkelerden çok daha yüksek olduğunu görmekteyiz. Bu durumun bölgesel bazda da
farklı olmadığını söyleyebiliriz. İstanbul gibi bir şehirde kültürel alt yapısı
farklı iki semt arasında dahi ciddi farklılıklar görülmektedir.
Nüfus artışı: Eğitim üzerinde en belirleyici faktörlerden birisi de nüfus
artışı. Nüfus artışının hızlı yaşandığı ülkelerde eğitim sektörünün alt yapı
hazırlıkları da bu hıza paralel bir şekilde artmazsa ciddi problemler oluştuğu
görülmektedir. Ülkemizde de görmeye alıştığımız yüksek sınıf mevcutları,
yetersiz bina, malzeme veya personel sayısı gibi sorunların oluşmasındaki en
önemli yapının nüfus artışı ve devlet politikalarının yetersizliği olduğunu
söyleyebiliriz.
Eğitim
Sektöründeki Yönelimler
Yukarıda bahsettiğimiz ve
bahsedemediğim birçok olumlu veya olumsuz etmen eğitim sektöründe yeni
açılımları ve yönelimleri de vazgeçilmez kılmaktadır. Olumlu etkileri artırmak,
olumsuz etmenleri ise iyileştirmek için gerek ülkemizde gerekse uluslararası
camiada ciddi değişimlerin gerçekleştiğini gözlemlemekteyiz. 2016 yılı
başlangıcında bu değişimleri incelemek ve eğitim sektörünün geleceğine ışık
tutmak için aşağıdaki başlıkları incelememiz mümkündür.
Kalite ve
Akreditasyon Çalışmaları: Günümüzde pek çok
alanda olduğu üzere eğitimde de kalite ve akreditasyon çalışmaları büyük önem
kazanmıştır. 90’lı yılların en önemli pazarlama değerlerinden biri ortaya
koyulan kalite standartları ve bunun firma büyüdükçe devam ettirilebilmesidir.
En küçük işletmeden en büyük işletmeye kadar tüm firmaların hizmet verme oranı
arttıkça kalitenin azaltması yaşadıkları en büyük problemdir. Eğitim sektöründe
yer alan birçok kurum ve kuruluş içinde durum değişmemekte. Son yıllarda bu
problemi ortadan kaldırmak adına ciddi adımlar atılmaya başlandığını görüyoruz.
Bir çok kurum bunu durumu gerek iç değerleriyle gerekçe dışardan aldıkları
desteklerle düzenlemekte ve bir standartta kavuşturmaya çalışmaktadır. 2016 ve
sonraki yıllarda bu tür çalışmaların artarak devam etmesini beklemekteyiz.
Özellikle eğitim sektöründe artan rekabet ortamı bunu zorunlu hale
getirmektedir.
İşbirliği ve Sosyal
Sorumluluk: Eğitim sektöründe
önemli başlıklardan birisi de kurumların farklı alanlardan belirledikleri ve
kendilerini destekleyen firmalardır. Özellikle altyapı çalışmaları ve
çalışanların eğitimi gibi eğitim başarısını doğrudan etkileyen konularda alınan
çalışmalar ciddi başarılar getirmektedir. Bu konuda da oluşan rekabet
ortamından dolayı 2016 yılı ve sonrasında çalışmaların hızlı bir şekilde
artacağını düşünmekteyiz. Kriz ve benzeri beklenme durumlar bu süreci
yavaşlatabilir ama özellikle bizim gibi gelişmekte olan ülkelerin bu konuda
fazlasıyla hassas olduğunu söyleyebiliriz. Bu konuda geciken yatırımlar gerek
maddi gerekse başarı anlamında olumsuz olarak kurumlara geri dönmektedir. Ayrıca öğrencilere ve çalışanlara yönelik geliştirilen
sosyal sorumluluk proje ve çalışmaları da hızla yaygınlaşmaya devam etmektedir.
Özellikle özel eğitim kurumlarının bu alandaki çalışmaları her gün artmaktadır.
Bu konuda farklı kurumlarında birbirleri ile iş birliği yaparak çalışmalar
yürüttüğü görülmektedir. Dönem içerisinde özel bir kolej, üniversite ve bakım
evleri arasında yapılan üçlü anlaşmalarla öğrencilere ve yaşlılara yönelik
çalışmaların yapıldığını gazete ve dergilerden okumaktayız. Bu çalışmalar
öğrencilere ve çalışanlara sorumluluk duygusu, hayat tecrübesi gibi birçok noktadan
pozitif etki yaptığı için 2016 yılı ve sonrasından bunların artarak devam
edeceğini beklemekteyiz. Ayrıca bu tür çalışmalar sadece yaygın öğretim
kurumlarında değil sektörde yer alan firmalarda da hızla yaygınlaşacak gibi
görülmektedir.
Girişimci Eğitim
Kurumları Modeli: Bu noktada en önemli
destek gelecek vizyon ve misyonuna sahip okul ve sektör yöneticilerinden
gelmektedir. Büyümek ve gelişmek gibi hedeflere sahip kurum ve kuruluşlar
birçok alanda etkin girişimcilik rolünü üstlenmekte ve yeni uygulamalara imza
atmaktadır. Ayrıca genç girişimcileri bu anlamda destekleyecek ve
yüreklendirecek organizasyonlara da imza atmaktadırlar. Bu tür çalışmalar ciddi
maddi kaynak ve insan kaynağı gerektirdiği için diğer alanlardaki çalışmalara oranla
daha yavaş gelişmektedir. Özellikle oluşabilecek krizlerde ilk rafa kaldırılan
projelerde ne yazık ki bu başlıkta oluşturulan projeler olmaktadır. Düzenli ve
planlı bir gelişim ve kalitenin sürekli artırılması için yıllık gider
planlamalarında gerek ülkesel gerekse kurumsal bazda bu konu başlığı altında
bazı çalışmaların yapılması ise hayati önem taşımaktadır. Aksi durumda kurumlar
zamanla kendi içlerine dönük, gelişim ve değişimlere kapalı birer yapı haline
gelmektedir. Bu da orta ve uzun vadede verimi ortadan kaldırıp kaliteyi
sıfırlayacak ve oluşan rekabet ortamından dolayı firmayı zorlayacaktır. 2016
yılında bu çalışmaların eğitim sektörü için küçük adımlarla da olsa artarak
devam etmesi beklenilmektedir.
Öğrenci Merkezli
Eğitim: Şu yıllarda sıkça
duyulan ve eğitim sektöründeki birçok firması tarafından da hayata geçirilmeye
çalışan bu sistem ne yazık ki henüz ülkemizde tam olarak kullanılamamaktadır.
Özel sektörün bu alanda attığı bazı adımlar olmakla beraber ne yazık ki istenilen
seviye yakalanabilmiş değil. Kamu sektöründeki eğitim kurumlarında birkaç örnek
dışında bu konuda atılmış net bir adım henüz yok. Ülkemizde halen öğretmen ve
idari bazlı eğitim sistemi olduğunu söyleyebilmekteyiz. Bu konuda yapılacak
adımların devlet planlamasıyla atılması daha pozitif sonuçlar doğuracaktır. Bu
konuda ilk adım eğitimci ve idari görevlerde yer alan bireylerin eğitilmesi ve
girişimlere açık bireylerin bu görevlerde istihdam edilmesi olmalıdır. Aksi
durumda gelecek yıllarda bu konuda çok büyük değişiklikler bizi beklemiyor
olacak.
Yaşam Boyu Öğrenme: Son yıllarda sıkça duyduğumuz ve tüm eğitim kademelerinde hızla
yayılan yaşam boyu eğitim konusunda ülkemizde her geçen gün güzel ve daha güçlü
adımlar atıldığını söyleyebiliriz. Birçok sektörde yer alan yönetici ve
yönetici adaylarının bu eğitim sistemi içerisinde yer aldığını görmekteyiz. Her
geçen gün artan sertifika programlar, uzmanlık programları, firma içi
eğitimler, kurumsal eğitimler gibi birçok başlık yaşam boyu eğitime ne kadar
ihtiyaç olduğunu göstermektedir. Bu konudaki çalışmaların 2016 ve sonrasında
hızla artacağını düşünmekteyiz. Bu artış yapılırken kurumlarımızın bir plan
çerçevesinde ilerlemesi ve kurumlarına yönelik yaptıracakları kurumsal ihtiyaç
analizi gibi çalışmalarla nokta atışı yapmaları hem zaman hem de ürün elde
edilmesi yönünden verimi artıracaktır.
Çoklu
(Multi-disipliner) Eğitim Yaklaşımı: Hayatımızda birçok karar vermekteyiz. Özellikle hayatımızın
geleceğini çizen kararları genellikle aldığımız ya da alacağımız eğitimlerde
verdiğimizi söyleyebiliriz. Ülkemizde birçok birey okuyacağı üniversite ve
bölümü, çalışma alanlarını, hatta gelecekteki yaşam şeklini 20 yaşların ilk
çeyreğine kadar vermek zorunda kalmakta. Bunun dışında verilecek kararlar
bireylere maddi ve manevi yönden birçok sıkıntıyı da beraberinde getirmekte ve
ciddi anlamda zaman, verim ve kalite kaybına neden olmaktadır. Bunun önüne
geçmek için özellikle anaokulundan başlayarak üniversite eğitiminin sonuna
kadar öğrencilerin kendi yetenekleri doğrultusunda yönlenebilmesi amacıyla
çoklu (mutli-disipliner) eğitim politikaları geliştirilmelidir. Bunun özellikle
kurum bazında yapılması hedeflenerek toplam başarının artırılması sağlanabilir.
Bunun en güzel örneğini üniversitelerimizde öğrencilere tanınan Çift Ana Dal ve
Yan Dal programlarımızda görmekteyiz. Bu tüm uygulamalar daha küçük yaşlarda
başlanılarak öğrencilerin kendi istek ve yetenekleri keşfedilerek
yönlendirilmesi yerinde olacaktır. Bu konuda özel sektörde yetenek yönetimi
başlığında yürütülen pek çok çalışma görebiliriz. Bu çalışmalarda verimi
artırmak için akademik çalışma ve danışmanlık hizmetlerine başvurmak gerekmektedir.
Bu yöndeki çalışmaların geçmişteki gibi 2016 yılı ve sonrasında da artarak
devam edeceğini düşünmekteyiz.
Globalleşme ve
Yöreselleşme: Eğitimi etkileyen
faktörlerde de bahsettiğimiz üzere gerek ülkemizde gerekse dünyada eğitim
sektöründe yaşanan globalleşme ve yöreselleşme(bölgeselleşme) çalışmaları
eğitim içerisindeki rekabet ortamını körüklemekte ve kaliteyi artırmaktadır. Bu
durum 2016 yılı ve sonrasında da artan bir hızla devam edecektir diyebiliriz.
Bizim gelişmekte olan ülkelerde artan nüfus ve eğitimine ayırılan paranın
artması, geleceğe yönelik devlet politikaları bu duruma zemin hazırlamaktadır.
Teknoloji ve Eğitim
Birlikteliği (e-öğrenme): Eğitim sektöründe
geçen yıllarda ciddi değişimlerin yaşanmasını sağlayan ve gelecekte de bu
konuda en ciddi potansiyele sahip olan alan teknoloji ve bilişim alanıdır. Bu
konuda günümüzde birçok firma kendi çalışmalarını yürütmektedir. Değişik
sektörler yer alan firmaların kurum içi eğitimleri, danışmanlık firmaları ve
eğitim kurumlarının dışarıya yönelik verdiği eğitimler bu pazardaki
hareketliliğin artarak devam edeceğini göstermektedir. Günümüzde bireylerin
daha az para harcayarak ve daha az emek sarf ederek eğitime ve özellikle eğitim
sonucunda verilen belgeler ulaşma çabası bu alandaki gelişmelerin başlıca
sebeplerindendir. Bu durum eğitimin verilmesini kolaylaştırırken, alınan
eğitimin kalitesi ve eğitim sonucu kazanılan beceriler yönünden ciddi
tartışmalara neden olmaktadır. Bu noktada devlet veya özel sektör denetiminde
akreditasyon çalışmalarının önemi artmaktadır. Bu alanda yapılan çalışmaların
ve gelişimleri 2016 yılı ve sonrasında da hızla artmaya devam edeceğini
düşünmekteyiz.
Sonuç olarak gerek
ülkemizde gerekse yurt dışında eğitim konusunda yeni gelişmelerin yaşanacağı ve
yeni eğitim modelleri ve ürünlerin ortaya konulacağı yeni bir yıl bizleri
beklemektedir. Bu noktada sizlere en büyük tavsiyemiz yapacağınız tüm
çalışmalarda profesyonel bir destek alarak süreci yönetmeniz olacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder